Bakan Şimşek'ten Müjde! Tek Haneli Enflasyon İçin Tarih Belli Oldu!

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye ekonomisiyle ilgili önemli bilgiler paylaştı. Bakan, tek haneli enflasyon için bir tarih belirlerken, programın sağlamlığı ve durumu üzerine de yorumlarda bulundu.

Bakan Şimşek'ten Müjde! Tek Haneli Enflasyon İçin Tarih Belli Oldu!

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin ekonomik durumuna dair önemli açıklamalar yaptı. Şimşek, mevcut dezenflasyon sürecinin başarılı bir şekilde sürdüğünü belirtirken, 2027 yılında tek haneli enflasyona ulaşmayı öngördüğünü ifade etti. Ayrıca, döviz rezervlerindeki artışa ve kur korumalı mevduattan çıkışların hızlandığına dikkat çekti. Bakan Şimşek, cari dengenin iyileştiğini de vurguladı. İşte Bakan Şimşek’in açıklamalarından bazıları:

BÜYÜME RAKAMLARINDA GÜÇLÜ TEMELLER VURGUSU

Uyguladığımız ekonomik programla birlikte dışsal kırılganlıklarımızı önemli ölçüde azalttık, dış şoklara karşı direnç gösterdik ve makro-finansal istikrarı sağlayarak güçlendirdik. Bu program, ardışık ve çok yönlü şoklar karşısında bir stres testinden geçerek başarısını kanıtladı. Şu anda Türkiye ekonomisi için kalıcı ve sürdürülebilir bir büyüme ortamı oluşturmuş durumdayız; Türkiye, pozitif bir döngüye girmiştir.

2025’in ilk çeyreğinde ekonomi, %2’lik bir büyüme oranı sergiledi. Yıllık olarak özel tüketim yavaşlarken, toplam yatırımlar büyümeye olumlu katkı sağladı. Bu dönemde hizmetler ve inşaat sektörlerinde güçlü bir seyir gözlemlenirken, sanayi üretimindeki azalma büyük ölçüde çalışma günlerindeki eksiklikten kaynaklandı. Çeyrek bazında ise sıkı finansal koşulların etkisiyle iç talepte bir zayıflama yaşanırken, dış denge tarafında ise iyileşmeler dikkate değerdi.

İkinci çeyrekte sanayi ve hizmet sektörü yatay bir seyir izlerken; perakende satış hacmi ve kredi kartı harcamaları gibi talep göstergeleri beklenenin altında kaldı. Bu bağlamda, çıktı açığının ikinci çeyrek itibarıyla negatif bölgede durmaya devam etmesi ve yıl sonunda da benzer bir görünüm sergilemesini bekliyoruz.

2025 yılı genelinde büyümeye yönelik hedefimizin bir miktar altında gerçekleşmesini öngörüyoruz. Bu durum, ekonomide ani bir düşüşten çok, geçici bir yavaşlama işaretidir.

Kısa vadede yaşanan bu geçici yavaşlamaya rağmen, orta ve uzun vadede büyüme ile enflasyon arasında bir karşıtlık bulunmuyor. Tersine, fiyat istikrarı sürdürülebilir yüksek büyümenin temel koşuludur.

Geçmiş performansımıza bakıldığında, 1993 ile 2002 yılları arasında ortalama enflasyon %71.8 iken, büyüme yalnızca %3.1 düzeyindeydi. 2003 ile 2012 yılları arasında enflasyon tek hanelere düşerek ortalama %9.3 oldu; buna karşın büyüme %5.7’ye çıktı. 2013 ile 2024 yılları arasında ise ortalama enflasyon %25.1’e çıkarken, büyüme oranı %5.1’e geriledi.

"DEZENFLASYON SÜRECİ KALICI NİTELİKTE PEKİŞİYOR"

Yıl sonuna yönelik enflasyon tahminlerimizi korumaktayız; dezenflasyon süreci için gerekli şartların büyük ölçüde sağlandığını belirtmeliyim. Haziran 2024’te başlayan dezenflasyon süreci, aylardır kesintisiz bir şekilde sürmektedir. Temmuz ayında yıllık enflasyon, 44 ayın en düşük düzeyine inerek %33.5 düzeyine gelmiştir. Gıda enflasyonu %28’e, temel mal enflasyonu ise %20.7’ye düştü. Hizmet enflasyonu, üç yılı aşkın bir zamandan sonra ilk kez %50’nin altına geriledi. Çekirdek enflasyon göstergeleri, yıllık olarak tüm alt kalemlerde bir gerileme yaşadı ve üretici fiyatlarındaki aylık artış da yıl başından bu yana en düşük seviyede gerçekleşti. Bu durum, dezenflasyon sürecinin hem kapsamlı hem de kalıcı bir şekilde devam ettiğini gösteriyor. Hizmet enflasyonundaki katılığın azalması, enflasyon beklentilerinin iyileşmesi ve maliye politikalarının artan uyumu bu süreci destekliyor. Dışsal riskler açısından mevcut durum ise daha temkinli bir iyimserlik sunuyor.

Küresel ticaret kaynaklı riskler son dönemde görece azalmıştır. ABD tarafından uygulanan tarifeler çerçevesinde, ana ticaret ortaklarının ikili anlaşmaları ve uyguladıkları gümrük politikaları, hem fırsatlar hem de bazı zorluklar doğurabilmektedir. Türkiye, ABD'nin 31 Temmuz 2025 tarihli kararında en düşük tarife uygulanan ülkeler arasında yer almaktadır. Bu durum, başta Asya ve Latin Amerika ülkeleri olmak üzere pek çok ülkeye kıyasla önemli bir avantaj sağlayabilir.

Jeopolitik gelişmelerin emtia fiyatları üzerindeki etkilerini dikkatle izlemekteyiz. Bu bağlamda, özellikle petrol fiyatlarındaki dalgalanma önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Haziran ayında artan petrol fiyatları, iç akaryakıt ve ulaştırma hizmetleri üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturmuştur. Temmuz ayındaki fiyatların kısmen gerilemesiyle bu baskı daha sınırlı kalmıştır. Ancak kısa vadeli düşüşe karşın, petrolün yaklaşık 70 dolar civarındaki yeni denge seviyesi, jeopolitik gerilimlere göre daha yüksek bir düzeydedir. Bu durum, enflasyon açısından yukarı yönlü risklerin hâlâ mevcut olduğunu gösteriyor. Ancak mevcut göstergeler ve genel görünüm, yıl sonunda enflasyonun Merkez Bankası'nın tahmin aralığında kalacağını göstermektedir.

TEK HANELİ ENFLASYON İÇİN Hedef Tarih Belirtti

Dezenflasyon, belirlediğimiz yol haritası doğrultusunda ilerlemekte. Bizim açımızdan önemli olan, bu iyileşmenin kalıcı ve istikrarlı bir yapıda olmasıdır. Para politikası, talep, kur ve beklenti kanalları üzerinden dezenflasyona güçlü bir destek sağlarken; maliye politikasının artan uyumu da bu çabayı tamamlıyor. Gelir politikalarının enflasyon hedefleriyle uyumlu olarak yürütülmesi ve gıda, enerji ile konut alanlarında arz yönlü politikaların etkisiyle, 2026 yılında enflasyonun %20'nin altına ineceğini öngörüyoruz.

Öngörülerdeki iyileşmeler ve enflasyondaki katılığın azalması, kararlı tutumumuzun sonuçlarını da yansıtmaktadır. Örneğin, piyasa katılımcılarının 12 ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentisi, Ekim 2023'te %45 iken, Temmuz 2025'te %23’e geriledi. 2026 yılsonu için piyasa beklentisi ise %20 düzeyindedir. Bu rakam, ortalama bir değeri yansıtıyor ve %20'nin altını bekleyen katılımcı sayısında da artış gözlemleniyor.

Petrol fiyatları, dış ticarette uygulanan tarifeler ve işlenmemiş gıda gibi unsurlar sınırlı yukarı yönlü riskler oluştursa da, olası olumsuzluklara karşı gerekli önlemleri alarak dezenflasyon sürecinin sekteye uğramasını engellemeyi hedefliyoruz. 2027 yılında tek haneli enflasyona ulaşmayı planlıyoruz. Para, maliye ve arz yönlü politikaların uyumlu çalışmasıyla bu hedefe ulaşacağız.

REZERVLER ARTMA GÖSTERİYOR, KKM GERİLİYOR

Uyguladığımız program, karşılaşılan zorluklar karşısında kendini kanıtladı. Son beş aylık süreçte, yurt içinde ve yurt dışında yaşanan dalgalanmalara rağmen Türkiye ekonomisi güçlü bir sınav verdi. Bahar aylarında finansal piyasalarda meydana gelen hareketlilik karşısında tüm ilgili kuruluşlarla birlikte hızlı ve etkili adımlar attık; süreci başarılı bir şekilde yönettik.

Bu süreçte temel önceliğimiz, programı koruyarak sürdürmekti. Piyasa dostu ve kural bazlı politika ve uygulamalarla güven oluşturduk. Böylelikle finansal piyasalarda istikrar hızla sağlandı ve dengeler kısa sürede yeniden kuruldu.

Mayıs ayının başından bu yana brüt uluslararası rezervlerimiz 33 milyar doların üzerinde artarak 171.8 milyar dolara ulaştı. Göreve geldiğimizden bu yana brüt rezervlerde toplam 73.4 milyar dolarlık; swap hariç net rezervlerde ise 107.2 milyar dolarlık bir artış mümkün oldu.

Kur korumalı mevduat (KKM) uygulaması için sağlanan avantajları aşamalı olarak ortadan kaldırdık. KKM'den çıkış stratejisi ve sıkı para politikaları sayesinde KKM bakiyesi düzenli olarak azaldı. Ağustos 2023'te 3.4 trilyon TL olan KKM stoğu, 489.2 milyar TL’ye geriledi. KKM'nin toplam mevduat içindeki payı ise %26.2’den %2.1’e düştü.

Finansal göstergelerde de gözlemlenen önemli iyileşmeler kaydedildi. Mart ayında %24.4'e yükselen bir aylık opsiyonların yansıttığı kur dalgalanması, Temmuz sonunda %8.9'a düşerek gelişen pazar ortalamasına geri döndü. Nisan ayında 380 baz puana kadar tırmanan CDS primimiz ise 280 baz puan seviyelerine geriledi.

Aynı şekilde, Nisan ayında yaklaşık %49'a tırmanan 2 yıllık gösterge tahvil faizi %40 seviyesine düştü. 25 Temmuz'da Moody's tarafından kredi notumuzun artırılması, hem yurtiçindeki hem yurtdışındaki belirsizliklere rağmen programı başarıyla sürdürdüğümüzü ve ekonomimizin uluslararası ölçekte dayanıklılığını teyit eden bir gösterge oldu.

"CARİ DENGEDE İYİLEŞME GÖRÜLÜYOR"

Cari açık, geçici etkileri aşan yapısal bir iyileşmeye yönelmiştir. 2003–2022 döneminde cari açığın milli gelire oranı ortalama %3.7 seviyelerinde yer alıyordu. Aynı dönemde altın hariç cari açık %3.1, net altın ithalatı ise %0.6 oranındaydı. 2023'te cari açık %3.5 seviyelerinde gerçekleşirken, net altın ithalatı %2.3'e tırmandı. 2024 yılı itibarıyla uyguladığımız çizgiler sayesinde, cari açığımız milli gelire oranla %0.8’e düşmekte ve altın hariç fazla vermekteyiz. 2025’te ise Orta Vadeli Program hedeflerinin altında bir cari açık ve yine altın hariç fazla ile yılı kapatmayı planlıyoruz.

Reform ajandamızın odak noktasında verimlilik yer almaktadır. Sanayide dönüşüm, yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm konularında somut adımlar atıyoruz. Yakın gelecekte, bu reformların sonuçlarının daha belirgin hale geleceği bir dönem başlayacak. Amacımız; küresel değer zincirlerinde daha üst sıralarda yer alan, orta vadede cari fazla veren ve sürdürülebilirliğe odaklanan sağlam bir ekonomik yapı inşa etmektir. Sanayi politikamızda stratejik ve yüksek katma değerli üretimi öncelikli hale getiriyoruz.

Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi (YTAK) programıyla, Türkiye'yi ileri taşıyacak ve dış açık verdiğimiz 284 stratejik ürünü belirledik. Bu ürünlerin üretimini üstlenecek firmalara toplam 500 milyar TL tutarında düşük maliyetli ve uzun vadeli kredi desteği sunuyoruz. Yeni düzenleme çerçevesinde 17 firma, toplamda 120 milyar TL'lik yatırım sürecine başlamış durumda.

Hit-30 Programı ile yüksek teknoloji yatırımlarına destek sağlıyoruz. 2030’a kadar sekiz öncelikli alanda toplam 30 milyar dolarlık kaynak ayırdık. İlk çağrı, yeşil teknolojiler alanında yapıldı ve bu kapsamda beş şirket 2.6 milyar dolarlık yatırım taahhüdü verdi. Elektrikli araçlar, batarya ve çip gibi alanlarda yapılan çağrılara ise iki şirket, toplamda 2 milyar dolarlık yatırım taahhüdünde bulundu. Program çerçevesinde, ileriye dönük veri merkezleri, biyoteknoloji, endüstriyel robotlar ve yeşil hidrojen gibi stratejik alanlarda yeni çağrılar da düzenlenecektir.

Bu sene Yeni Yatırım Teşvik Sistemi'ni devreye aldık. Seçici ve odaklı bir yaklaşım ile, üretken sektörlerde yatırımları artırmayı, bölgesel kalkınmayı hızlandırmayı ve stratejik önceliklerimize uygun yatırımları teşvik etmeyi amaçlıyoruz.

Yeşil dönüşümü sadece çevresel bir gereklilik değil, aynı zamanda ekonomik bir zorunluluk olarak gören bir anlayışla; yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırıyor, enerji verimliliğini artırıyor ve düşük karbonlu üretimi teşvik ediyoruz. Haziran itibarıyla yenilenebilir enerjinin kurulu kapasitedeki payı %61, elektrik üretimindeki payı ise %52 olarak gerçekleşmiştir. Bu alandaki ivmeyi daha da artıracak olan reform paketi kısa süre önce Meclis'ten geçti. Bu adımlar, hem enerji ithalatını azaltacak hem de Türkiye'nin küresel rekabet gücünü kalıcı olarak yükseltecektir.

Dijital altyapının güçlendirilmesi, veri odaklı ekonominin büyütülmesi ve teknolojik bağımsızlığın sağlanması da temel hedeflerimiz arasında yer alıyor. Bu doğrultuda; fiber altyapının genişletilmesi ve 5G+ yatırımlarının hızlandırılması, Türk Telekom imtiyaz sözleşmesinin tamamlanması, büyük veri merkezlerinin kurulması, ulusal GPS sisteminin geliştirilmesi, nükleer enerji yatırımlarının artırılması ve büyük dil modeli tabanlı uygulamaların desteklenmesi gibi konularda harekete geçtik.

KAYITDIŞI EKONOMİYLE MÜCADELE SÜRÜYOR

Vergide adaleti sağlamak adına son iki yılda kapsamlı ve etkili düzenlemeler gerçekleştirdik. Bu çerçevede; kurumlar vergisi genel oranını 5 puan artırırken, finansal kuruluşlar ve Kamu-Özel İşbirliği projeleri için bu oranı %30’a yükselttik. Çok uluslu şirketler için %15 oranında küresel asgari kurumlar vergisi uygulamasını hayata geçirdik. Yurt içindeki şirketler için de %10 asgari kurumlar vergisi uygulaması başlattık.

Mayıs 2024 itibarıyla, daha önce sıfır olan mevduat faizleri ve yatırım fonu gelirleri üzerindeki vergi oranlarını adım adım artırdık. Kur korumalı mevduat kazançları için vergi düzenlemesi getirdik. Gerçek kişilerde 2024 yılından itibaren kademeli bir artış söz konusu olurken, kurumlar vergisi istisnası kaldırılmıştır.

İştirak hissesi satış kazancı istisnasını %75'ten %50'ye çektiğimiz gibi, kâr payı stopaj oranını da %10'dan %15'e çıkardık. Yatırım fonu ve ortaklıklarının gayrimenkul kazanç istisnasına %50 kâr dağıtım şartı getirildi. Kayıt dışı ekonomiyle mücadele, önceliklerimizin başında gelmektedir. Kayıt dışılık, vergi kaybına ve haksız rekabete yol açmakta. Bu nedenle denetimlerde sıkı bir artış sağlıyor ve daha etkin hale getirmeye çalışıyoruz. Gelir beyanında bulunmayan mükellefleri tespit ederek gerekli incelemeleri yürütüyoruz.

Elimizde büyük ve dinamik bir veri tabanı bulunuyor. Bu veriler, hem mükellef beyanlarından hem de kamu kurumları ile finansal kuruluşlardan elde edilmektedir. Yapay zeka temelli analizlerle çapraz kontroller gerçekleştiriyor ve riskli mükellefleri tespit etmekteyiz. Ekiplerimiz bu analizlere dayalı olarak ülke genelinde yoğun saha denetimleri yapıyor. Vergi denetimlerinde başarılı sonuçlar alıyoruz.

2024 yılında yalnızca Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından 2 milyon 319 bin yoklama ve 1.125 milyon denetim gerçekleştirilmiştir. Bu denetimlerin sonucunda 32,255 kayıt dışı mükellef tespit edilmiştir. 2025 yılının ilk altı ayında ise; 1.211 milyon yoklama ve 777,000 denetim yapıldı ve yaklaşık 13,000 kayıt dışı mükellef belirlenmiştir.

Amacımız daha fazla ceza kesmek değil; vergi bilincinin yerleşmesini sağlamak ve gönüllü uyumu teşvik etmektir. Bu ülkede kazanan herkesin kazancını beyan etmesini ve vergisini ödemesini amaçlıyoruz. Tüm çabalarımızın etkilerini istatistikler de net şekilde göstermektedir. Beyanname sayılarında ve beyan edilen gelirlerde artış gözlemlenmektedir.

2025'te kira, ücret, menkul sermaye iradı ve diğer gelirler için verilen beyanname sayısı 2 milyon 248 bine ulaştı. 473 bin kişi ilk kez beyanname vermiştir. Bu durum sayesinde beyanname sayısı %24, matrah %115 ve hesaplanan vergi %111 artış göstermiştir. Toplamda bu beyannamelerle 857.6 milyar TL matrah ve 267.3 milyar TL vergi beyan edilmiştir.

Ticari, zirai ve serbest meslek kazançları için ise 2 milyon 747 bin beyanname verilmiştir. Bu beyannameler aracılığıyla yıllık %90 artışla 512.9 milyar TL matrah ve %90 artışla 143.7 milyar TL vergi beyanda bulunulmuştur. Sonuç olarak, toplam beyanname sayısı 5 milyonu aşmıştır. Bu veriler, kayıt dışı ekonomiyle mücadeledeki çalışmalarımızın somut sonuçlar verdiğini ve vergide adaletin güçlendiğini açık bir biçimde göstermektedir.

"HARCAMA DİSİPLİNİ SIKI SIKIYA KORUYORUZ"

Enflasyon muhasebesi ve büyümedeki yavaşlama dolayısıyla, bütçenin gelir tarafında Orta Vadeli Program’a göre aşağı yönlü bir sapma beklemekteyiz. Ancak harcama tarafında bir sapma öngörmüyoruz. Harcama disiplinine sıkı sıkıya bağlıyız.

2025 yılı Ocak–Haziran döneminde bütçe gelirleri, geçen yılın aynı dönemine göre %46.1 artış göstererek 5.6 trilyon TL’ye ulaşmıştır. Böylece yılın ilk yarısında, yıl sonu bütçe hedefinin %43.7’si gerçekleşmiştir.

Vergi gelirleri bu dönemde %48.5 artarak yaklaşık 4.8 trilyon TL’ye ulaşmış ve yıl sonu vergi geliri hedefinin %42.8’i karşılanmıştır. İthalattaki artışın varsayımlarımızın altında kalmasıyla, dış ticaret kaynaklı vergi gelirleri yılın ilk yarısında %17.2’lik sınırlı bir artışla 757.1 milyar TL seviyesine erişmiştir. Ancak dış ticaret hariç vergi gelirleri ise %55 artarak 3.86 trilyon TL’ye çıkmıştır. Vergi gelirlerimizi artırmak amacıyla kayıt dışılık ile etkili bir mücadele gerçekleştirmekte; gönüllü uyumu teşvik etmekte ve tahsilat performansını güçlendirmekteyiz.

"BÜTÇE TAVANININ ALTINDA KALACAĞIZ"

Orta Vadeli Program’da 2025 yılı için bütçe açığının milli gelire oranını %3.1 olarak öngörmüştük. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yayımlanan 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Gerçekleşmeleri ve Beklentiler Raporu’na göre, yıl sonunda bu oranın %3.9 seviyesine ulaşacağı bekleniyor. Bu sapmanın temel nedeni, vergi gelirlerindeki zayıf performans olarak tespit edilmektedir. Ayrıca, nominal milli gelirin seyrine bağlı olarak, bütçe açığında bu oranının bir miktar üzerine çıkması da mümkün görünmektedir.

Fakat altını çizerek belirtmek isterim ki; bütçenin harcama tarafında mali disiplinden en ufak bir sapmaya dahi izin vermedik ve vermeyeceğiz. 2025 Bütçe Kanunu’nda belirlenen nominal harcama tavanı bizim için kesin bir sınırdır ve bu sınırın aşılmasına asla müsamaha göstermeyeceğiz. Hatta faiz dışı bütçe harcamalarında, tıpkı geçtiğimiz yıl olduğu gibi, bütçe tavanının altında kalmayı hedefliyoruz.